Dikine futbol severiz, hücuma dayalı mizah bizi fena güldürür, ne de olsa bize yapılmamıştır. Küçükken, aşırı abartılı ve düzmece olan Amerikan dövüşücülerini, uykuları erteleme pahasına gece yarıları evimize sokmuşuzdur. Nobran dizi karakterleri rol modellerdir. Fazlasıyla teşhirci ve dişil kadın karakterler “güçlü kadın” olarak tasdiklenmiştir. Ne kadar bayağı olsa ve ahlak sınırlarını zorlasa da ziyadesiyle ilgi gören ve elektriğin icadına hakaret derecesine varacak sayıda türevleri bulunan sabah kuşağı programları, lağım derecesine varan necisliklerini oturma odalarımıza doldurmaktadırlar.
Muhatabının şahsiyetini ve ailesini zerre önemsemeyen siyasiler, fanatiklerini coşturmaktadır. Ailelerine, arkadaşlarına ve en çok da kendilerine saygısızlık eden sosyal medya fenomenleri sanal platformlarda milyonlar tarafından izlenerek ödüllendirilmektedir. Tamamen tartışma, kaos ve ahlaksızlık üzere tasarlanmış yarışma programları, başka fesatlara finansman sağlayacak kadar yüksek meblağlar kazandırmaktadır patronlarına. Cümleler dolusu küfür ve argo maç sonlarında time-line’larımızda zihinlerimizi bulandırmaktadır.
Tanımadığımız ve belki de hiç tanımayacağımız insanların hayatlarına karışır, sorgular, yargılar, savunur ve sonunda da kitleleri hükme vardırırız ki, böylece idam ettiklerimiz de olmuştur intihar ettirdiklerimiz de… En mahrem görüntülerimizi, yediklerimizi, içtiklerimizi, giydiklerimizi durum adı altında toplum adına bir drama dönüştürmüşüzdür.
Bunlar ne mi? Maalesef bir fotoğraf ve içine biz de sığarız, hepimiz bir ucundan görünmüşüzdür bu kadrajın. Geldiğimiz çaresiz durum artık bir seçime zorluyor bizi:
Ya tüm bu tiyatroyu tertipleyip önümüze koyan televizyon ve gazete sahipleri, yapımcılar, ünlüler kervanına katılacak ve organize kötülüğe bir omuz atacağız,
Ya tiyatroda biletini almış koltuğuna kurulan ve seyir zevkini bozan her sese parazit muamelesi yapan seyircilerden olacağız,
Ya da “Bu tiyatro gerçek değil arkadaş! Aslında ruhumuzu sıkan, bedenimizi hasta eden, zihinlerimizi askıya alan bu dünyada insan denilen varlığın kıvamı bu değil!” diyeceğiz.
Matrix izleyenler bilir, ne de olsa seçim bizim…
Tebrikler Süleyman. Kontra atak bir yazı olmuş, hızla sonuca varmış. Darısı organize ataklara diyelim. Daha etraflı yazılara inşaallah.
Başlık şık ve derin olmuş, başlığa yazıda yer verip finalde atıf yapman da mesajı sonuca taşımış.
Denemelerinin devamını dilerim. Yazdıkça derdin tazelensin, heyecanın güncellensin dilerim.