Yıl 1950 ya da daha öncesi… Dünya üzerinde herhangi bir yer… Hayat koşulları ne daha öncekilerden, ne de daha sonra olacaklardan daha zor. Araştırmalar incelendiğinde dönemin en çok işlenen suçları cinayet ve gasp olarak karşımıza çıkıyor. Şimdikilerden ne farkı var diye düşünebilirsiniz. Bu notumuz şöyle bir kenarda dursun.
1950’ler ile birlikte hayatımıza bundan sonra hiç çıkmayacak şekilde giren bir teknoloji ağı başlıyor. Bilgisayar ve bilgisayarla birlikte verilerin cihazlar arası aktarımı için internet ağ protokolleri geliştirilmeye başlanıyor. Bu arada geliştirilen teknolojiler ve kullanım alanları zaman geçtikçe şekilleniyor, evrenselleşiyor ve 1998 yılı ile birlikte evlerimize kadar geliyor. İşte bu tarihlerden sonra dünya üzerinde tabiri caizse başka bir dünya daha oluşmaya başlıyor. Önce, hani kullanırken telefonu iptal ettiğimiz ötmeli çevirmeli nostaljik modemlerimiz, ardından sessiz ve stabil varyantları, daha sonra ise akıllı telefonlarımızla birlikte bu dünyanın bir parçası haline geldiğimiz “DİJİTAL DÜNYA”. Bahsettiğimiz dünyanın ortamını yani internet dünyasını “siber” diye adlandırıyoruz. Siber!!! Bu kelimeyle yaşamımız büyük oranda şekil değiştiriyor. Birçok hizmeti hiç hareket etmeden alabiliyor, bir çok veriyi kontrol edebiliyor, evimizi izleyebiliyor ve cihazlarımızı uzaktan yönetebiliyoruz. Ne büyük rahatlık değil mi? Elbette öyle. Fakat bir yandan da güvenliğimiz, kritik verilerimiz; hatta düşünce ve hislerimizin kontrolü dahi zorlaşıyor. Nedeni üzerinde bir şeyler karalamadan önce yukarıda aldığımız nota geri dönelim. 1950’lerde en çok işlenen suç oranının cinayet ve gasp olduğundan bahsetmiştik. 2000’li yıllar sonrasında ise yeni ve çok hızla yükselen bir suç çeşidi karşımıza çıkıyor: SİBER ZORBALIK.1
Çok da kısa olmayan kısa bir girişten sonra sonunda esas konumuza geldik. Hepimizin aşina olduğu bu siber zorbalık denen şey teorik anlamda nedir, çeşitleri nelerdir, hayatımıza ne gibi etkileri vardır biraz da bunlardan bahsetmezsek olmaz. Siber zorbalık internetin yaygınlaşmaya başladığı ilk dönemlerde “bir kişinin anonim olarak 3. şahıslar hakkında olumsuz/kötü yorumlar yapması” şeklinde ve akran zorbalığının dijital hali2 olarak tanımlansa da; teknolojinin gelişmesiyle birlikte hayatımıza entegre olan birçok uygulama nedeniyle kişilerin dijital dünyada gerçekleştirdiği ve başkalarını hedef alan zararlı davranışların tamamını kapsayan bir tanım haline gelmiştir. Siber zorbalıkta akran zorbalığına kıyasla kişinin kimliğinin tespit edilmesi ve takip edilebilirliği daha zor, kurban kişilerin zorbalığa maruz kaldığının fark edilmesi daha güç, duygu ve düşüncelerin istismar edilmesi ise daha kolaydır. Burada sayamadığımız daha birçok nedenden dolayı siber zorbalık akran zorbalığından çok daha tehlikelidir. Tehdit, hakaret, istismar, bilgilerin ele geçirilmesi için sahte bir kimlik tanımlama, duygu ve düşünceleri manipüle edici, itibar zedeleyici davranış ve yorumlarda bulunma, hassas görseller ya da bilgiler paylaşma vb. siber zorbalığın çeşitleri olarak değerlendirilebilir. Siber zorbalığın hedef kitlesi birkaç yıl öncesine kadar 18-25 yaş aralığını kapsayan genç kesim olarak düşünülmekteydi. Ancak son yıllarda pedofili kavramı ile birlikte duygusal olarak yönetilmesi daha kolay olan çocukların da yüksek oranda hedef olduğunu görüyoruz. Ayrıca yalnızca arama ve mesaj yoluyla değil, mesajlaşma ve konuşma eylemi sağlayan oyunlar, forumlar, bilgi ve içerik paylaşımı sağlanan site ve uygulamalar üzerinden siber zorbalığa maruz kalınabiliyor.
“O kadar insan içinde beni mi takip edecekler? Benim mi bilgimi çalacaklar?” gibi kendi verilerimizi önemsiz hale getiren bilinçsiz cümleler en çok korkulması gereken düşünce şeklinin ürünleridir. “Siber zorba” diye adlandırdığımız kişiler hedef odaklı saldırılar gerçekleştirdikleri kadar; ele geçirdikleri ya da kolayca geçirebilecekleri bilgilerin sahibini de hedef olarak seçmektedirler. Örnek vermek gerekirse; sinirlendirdiğiniz bir arkadaşınız veyahut farkına varmadan dikkatini iyi ya da kötü yönde çekmiş olduğunuz bir şahıs, sosyal medya uygulamalarınız ya da kullandığınız iletişim teknolojileri üzerinden siber zorbalık yapabileceği gibi sizi tanımayan kişiler de internet üzerinde ele geçirdiği bilgileriniz ile size çeşitli saldırılar düzenleyebilir. Bütün verilerimiz internet trafiği üzerinde hareket ederken ve bu bilgilerin ele geçirilmesi de bir o kadar kolayken bu ihtimaller oldukça olasıdır. Daha detaylı bir örnek verecek olursak; bir bankadan aranıyorsunuz, karşınızda gayet profesyonel konuşan bir şahıs size isim, soyisim ve baba adınızı söyleyerek güveninizi kazanıyor ve güvenlik kontrolü için doğum tarihiniz ve anne kızlık soyadınızı istiyor. Evet arkadaşlar şuan dolandırılıyor gibi görünüyorsunuz fakat henüz dolandırılma safhasına geçilmedi. Şuan farkında olmadan siber zorbalığa maruz kalıyorsunuz. işte en basit fakat en yaygın örneklerden birisi bu. Yine telefonunuz, bilgisayarınız ya da internete bağlanan herhangi bir akıllı cihazınız (kamera sistemleri, akıllı televizyonlar, akıllı ev sistemleri gibi aklınıza gelebilecek her şey) kısaca hacklenebilecek olan her sistem sayesinde siber zorbalar tarafından istemediğiniz görüntülerin kaydedilmesi, ortam ses dinlemesi, mesajların okunması, sizin sistemleriniz üzerinden sizin adınıza zararlı faaliyetlerde bulunulması ve daha sonra bu verilerin paylaşılması gibi bir çok farklı türde siber zorbalığa maruz kalabilirsiniz.
Daha yaygın olan bir istismar çeşidinden bahsedelim. Dönemimizin getirmiş olduğu psikolojik buhranlarla beraber insanlarla gerçek iletişimi azaltarak sanal iletişimi tercih etmeye başladık. Bununla birlikte topluma yansıtmak istemediğimiz bütün duygu ve düşüncelerimizi dijital ortamda özgürce(!) paylaşır hale geldik!? Özgürce ifadesinin altını çizmek isterim. Özgürlük neydi? Özgürlük bağımsızlıktı, hürriyetti. Birileri engellemeden ya da sınırlandırmadan istediğini yapabilmekti, söyleyebilmekti. Öyle miydi? Hayır tabii ki. Çok önemli bir ifade eksik. Okullarımızda bize öğretilen şekliyle özgürlük; başkasının hayatına müdahale etmeden, zarar vermeden; insan, hayvan ve çevre hakları sınırlarını ezmeyecek biçimde yaşama şeklidir. Yani efendim, sanal kimliğimiz gerçek kimlik değilmişçesine başka insanlara zarar verici herhangi bir davranışta bulunmak, canımız istedi diye sosyal medyada sağa sola kötü yorumlar atmak, kişileri -stalklamak- suretiyle adeta bir sapık gibi yaşamına müdahil olmaya çalışmak özgürlüğe dahil edilemez. Her ne kadar internetin sahibi olmadığından dolayı evrensel yasalarla korunamasa da her ülkenin kendi kuruluşlarınca belli yasalara tabi olarak kişilerin hak ve özgürlükleri korunmaktadır.
Ups!!! Konu akışından çıktık, yasal düzenlemelere geçmeden önce sanal iletişimde paylaşımlarımız kısmına geri dönmek istiyorum. Başkalarına yaptığımız özgürce olmayan paylaşımlarımız bir yana dursun, siber zorbalığa maruz kalmamızı kolaylaştıracak gerçekten özgürce paylaştığımız verilerimiz bizim güvenliğimiz adına çok büyük önem arz ediyor. Örneğin, fotoğraflarınızı isteyerek bir kişiyle paylaşmak, bir platforma yüklemek sizin özgürlüğünüzdedir. Bilgilerinizi, duygularınızı, düşüncelerinizi bir içerik olarak kişi veya uygulamalarla paylaşmak da öyle. Bu bir güvenlik sıkılaştırması olabileceği gibi bir güvenlik açığı da olabilir. Nasıl mı? Siber camiada “SM” denilen ve saldırganların da güvenlikçilerin de olmazsa olmazı SM yani “Sosyal Mühendislik”… Sosyal mühendislik ile herhangi bir kişinin ailesi, akrabaları, nerede yaşadığı, kimlerle arkadaş olduğu, dini inançları, duyguları, düşünceleri, siyasi kimlikleri, okuduğu okullar, çalıştığı yerler; biraz daha ileri gidilirse kimlik numaraları, kullandıkları banka kart bilgileri ve kullandıkları akıllı cihazlar sayesinde evlerinin adreslerine kadar aklınıza gelebileceklerden de ötesi birçok şey tespit edilebilir. Dünyada nasıl ki parmak izlerimiz varsa dijital dünyada da ayak izi dediğimiz izler bırakıyoruz. Yani tespit edilebilirliğimiz internette bıraktığımız ayak izlerimiz kadar. Konuyu kapatmadan ilgilenenler için sosyal mühendislik üzerine ütopik olmayan bir film tavsiyesi bırakalım: Snowden.
Buhranlar dedik; yalnızlık, bıkmışlık, travmalar, mobbing, kendini beğendirme ve takdir alma isteği vs. derken kişi kendini olduğundan farklı biri olarak gösterebileceği, beklediği ilgi ve alakayı görebileceği, yoksun kaldığı veya merak ettiği birçok duyguyu yaşayabileceği en kolay ruh hali. Yaşamakta olduğu buhranların etkisiyle ilerde karşısına çıktığında utanacağı, ayıplanacağı ya da öfkeleneceği paylaşımları düşünmeden yapan insanlar, siber zorbalığa en kolay maruz kalan insanlardır. Bunların başında da maalesef ki genç kızlar geliyor. Bu genç kızlar duygusal anlamda gerçek dünyada yoksun oldukları sevgi, saygı, şefkat, merhamet, ilgi, alaka gibi hisleri sosyal medya üzerinden gidermek için yanlış olduğunu fark edemeyecek paylaşımlarda bulunabiliyor; daha sonra bu paylaşımlar kullanılarak tehdit, şantaj hatta daha da ilerisi taciz, istismar, kaçırılma ve cinayetlere maruz kalabiliyorlar. Siber zorbalığın mağduru olan başka bir grup ise teknolojiyi kullanmakta güçlük çeken, sistemleri, gerçek ve sahte uygulamaları çok ayırt edemeyen yaşça büyük insanlar. Gasp, şantaj mağduriyeti bu grupta daha fazla görülüyor.
Peki, bu mağduriyetlerin önüne geçmek için neler yapabiliriz? Saldırganların zararlı faaliyetlerini sınırlamak için bir çok yeni güvenlik teknolojisi üretilmekte; fakat saldırganlar da bu hızla yeni saldırı yöntemleri keşfetmektedirler. Bu nedenle her geçen gün güvenlik ve güvenlik açıklıkları arasındaki farkın kapanması beklenemez. Saldırganları ve yöntemlerini kontrol etmek mümkün olmadığından, kontrolü kendimiz ve yakın çevremiz üzerinden sağlamaya çalışmalıyız. Özellikle çocukların siber zorbalığa maruz kalmamaları için ebeveynlerin çocuğa hissettirmeden kullandıkları uygulamaları, mesajlaşmaları, ziyaret ettiği siteleri, çocukların psikolojik durumlarını düzenli olarak takipte olmaları çok önemlidir. Ayrıca çocuğun duygusal olarak dışarıya bağımlı hale gelmesine sebep olabilecek duygusal yoksunluğa sebebiyet verecek halleri (anne, babası sevgisi eksikliği, takdir edilmeme, beğenilmeme, özgüvenli davranamama) çocuğa yaşatmamaya özen gösterilmelidir. Yine çocuk, ergen ve yetişkin bireyler için kişisel verilerin paylaşımına ve sosyal medya kullanımına dair çokça bilinçlendirme yapılmalı, interneti etkin ve nitelikli kullanmaya özen gösterilmelidir. Zararlı yazılımların ve güvenlik açıklıklarının kullanılarak sistemlere yetkisiz erişimlerin engellenmesi için antivirüsler kullanılmalı, kullanılan uygulama ve ürünlere gelen güncellemeler yapılmalı, elimizde olan güvenlik sıkılaştırma imkanları dahilinde bütün sıkılaştırmalar yapılmalıdır. Uygulaması en kolay olan fakat çoğunlukla önemsenmeyen ve saldırganların en çok kullandığı yöntemler; varsayılan parolaların değiştirilmemesi, parolasız sistemlere parola konulmaması ya da basit parola konulması ki basit paroladan kasıt sadece 1234 gibi değil isminiz, yaşadığınız yer, doğum tarihiniz gibi sosyal mühendislikle tespit edilebilecek tüm kombinasyonlar da kastedilir. Çünkü günümüzde bu parolaları saldırgan tarafından verilen harf, kelime, karakter kombinasyonlarını üretip çok yüksek hızla parola denemelerini yapan birçok araç mevcut. İki aşamalı doğrulama kullanılmaması nedeniyle ele geçirilen parolalar ile sistemlere kolayca erişim, güvenlik zaafiyeti olduğu halde kullanılan yazılım/uygulamaların güncellenmemesi vs. bahsetmiş olduğumuz bir takım önlemler uygulanması kolay ve ciddi anlamda önem arz eden maddelerdir ve tüm kişiler tarafından bunlara gerekli azami özenin gösterilmesi gereklidir. Gizlilik ve kalıcılık ilkesi bütün bireyler tarafından çok iyi anlaşılmalıdır. Yukarıda bahsetmiş olduğumuz “benim bilgimi kim ne yapsın, instagram’ın işi gücü yok beni mi takip edecek, benim hesabım gizli başkaları görmüyor, herkes paylaşıyor kimseye bir şey olmuyor” gibi yanlış düşünceler hepimizin hayatına siber zorbalığı bir şekilde getiriyor. Şu unutulmamalıdır ki; internet üzerinde paylaştığınız HİÇBİR veri kalıcı olarak silinmez ve sizin önemsiz bilgi olarak gördüğünüz tüm bilgiler saldırganlar için saldırı öncesi cephane toplamak gibidir.
Gel gelelim dikkatli bir kullanıcı olmanıza rağmen yine de siber zorbalığa maruz kaldınız, ne yapmalı? En en herşeyden en önce yapılması gereken: HİÇBİR VERİYİ SİLMEMEK!!! Ayrıca karşı tarafın silme riskine karşı kanıt niteliğinde ekran görüntüsü, video, yedekleme, uygulama ya da sistem özelliklerine göre muhakkak kanıt veri almak. Çoğu zaman kurbanlar toplum tarafından ayıplanma/dışlanma, itibarının zedelenmesi korkusu ile ya da utanma nedeniyle kanıt niteliği taşıyan mesaj, görüntü, video, ses kaydı gibi verileri silmektedir. Ayrıca siber zorba engellenebilir bir uygulama üzerinden zorbalık yapıyorsa mümkün mertebe her platformda engelleme yapılmalıdır. Yeterli gelmediği durumlarda iletişim bilgileri değiştirilmelidir. Zorbalığa maruz kalan şahıs çocuk veya ergenlik çağındaki bir genç ise maruz kaldığı zorbalık nedeniyle tepki gösterilmemeli, ilgili kuruluşlar dışında yaşananlar topluma ifşa edilememeli, çocukta travmatik hasar kalmaması için gerekiyorsa uzmanlardan psikolojik destek alınmalı ve konu üzerine mutlaka bilinçlendirme çalışmaları yapılmalıdır. Ayrıca yetişkin ya da çocuk fark etmeksizin zorbalık mutlaka ilgili mercilere ihbar edilmelidir. Peki bu ilgili merciler nerelerdir?
- Siber Suçlarla Mücadele – https://onlineislemler.egm.gov.tr/Sayfalar/Ihbar.aspx
- Cumhuriyet Başsavcılığı
- İnternet Bilgi İhbar Hattı – https://www.ihbarweb.org.tr/
Son olarak gelelim Siber Suçlarla ilgili yasalara. Siber dünyanın inanılmaz bir hızla gelişmesi ve yeni teknolojilerle birlikte yeni kavramların hayatımıza hızla girmesi nedeniyle bilişim hukuku üzerine yasalar birçok ülkede daha yeni oluşturulmaktadır. Bir ülke için suç unsuru olan bir davranış başka bir ülkede yasal bir suç olarak bile değerlendirilmiyor olabililir. Dolayısıyla her davranış şeklinin hukuki anlamda bir karşılığı olmasa da suç unsuru barındıran bir davranış için gerekli yasal işlemler en kısa sürede başlatılmalıdır. Bilişim hukuku uzmanları tarafından davranış biçimlerinin hangi madde kapsamında değerlendirilmekte olduğu aşağıda paylaşılmıştır:3
- Elektronik zorbalık olarak nitelendirilebilecek fiillerin tamamı; 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu (“TCK”)’nun “Bilişim Alanında Suçlar” başlıklı 10. (onuncu) bölümünde yer alan;
- Bilişim Sistemine Girme (Madde 243)
- Sistemi Engelleme, Bozma, Verileri Yok Etme veya Değiştirme (Madde 244)
- Yasak Cihaz veya Programlar (Madde 245/A)
- Elektronik iletişim zorbalığı olarak nitelendirilen fiiller ise niteliklerine göre TCK’nın aşağıda belirtilen suç tanımları uyarınca bir veya birden fazla suç kapsamında değerlendirilerek cezalandırılabilecektir.
- Kasten insan öldürme (Madde 81) (Sanal şiddet uygulayarak bir kimsenin yaşamına son verilmesi halinde)
- İntihara yönlendirme (Madde 84)
- Eziyet (Madde 96)
- Tehdit (Madde 106)
- Ayırımcılık (Madde 122)
- Kişilerin huzur ve sükununu bozma (Madde 123)
- Hakaret veya sövme (Madde 125)
- Haberleşmenin gizliliğini ihlal (Madde 132) (Özel yaşamını izlenmesi ve kişinin iletişimine müdahale edilerek içeriğinin alay konusu edilmesi halinde)
- Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması (Madde 133)
- Özel hayatın gizliliğinin ihlali (Madde 134)
- Kişisel verilerin kaydedilmesi (Madde 135)
- Verileri Yok Etmeme (Madde 138) hükümleri kapsamında suç teşkil etmektedir.
Velhasılıkelam teknolojiden uzak bir yaşam hiçbirimiz içim mümkün görünmüyor. Akıllı cihazlar kullanmamaya çalışsak, internet erişimimizi sınırlandırsak bile içinde yaşamış olduğumuz dünya her geçen gün dijitalleşmeye, küreselleşmeye devam ediyor. Dolayısıyla her zamankinden daha bilinçli ve dikkatli veri, içerik üreticisi/tüketicisi olmak zorundayız. Siber zorbalık, maruz kalınması da maruz bırakılması da en kolay suçlardan bir tanesi. Sanal kimliğimizin de bizim kimliğimiz olduğunu unutmayalım. Zorbalık yapmamak ve zorbalığa maruz kalmamak adına kendimiz ve çevremiz için tetikte olalım!
Kısaltması zor olan ve uzun uzadıya bahsetmiş olduğumuz bu konu üzerine yine gerçekçi bir film önerisiyle veda edelim: Cyberbully
Kaynakça:
1https://dergipark.org.tr/en/pub/ajit-e/issue/54422/740739
2https://www.tdk.com.tr/Akran-Zorbaligi_62921.html
3https://www.kilinclaw.com.tr/siber-zorbalik-tanimi-turleri-ve-hukuki-degerlendirmesi/