Pandemi süreciyle birlikte çocuk, genç ve yetişkin fark etmeksizin ekrana daha da bağlandığımız muhakkak. Bunun okul ve işler haricinde en yaygın sebebi de evde kaldığımız süre boyunca kendimizce oyalanmak ve eğlenceli vakit geçirmek. Tabii ki bu konuda en çok tercih edilen de dizi ve film seyretmek oldu. Bu durum sadece yetişkinler için değil çocuklar için de geçerli. Ayrıca şimdiki çocukların teknolojiye yatkınlıkları ve bu alandaki becerileri yüksek olduğundan internet üzerinden rahatlıkla film ve dizilere erişim sağlayabiliyorlar. Ancak bu erişim kolaylığı, çocukların yaşlarına uygun olmayan içeriklere ulaşmalarına da geniş imkanlar sağlıyor. Filmlerin pek çoğunda çocuklar için hiç de uygun olmayan argo, şiddet ve cinsellik ögelerinin yanı sıra farklı kültür kodlarının ve hayat tarzlarının empoze edildiği içeriklerin yer aldığı da bilinen bir gerçek.
7-14 yaş arasında olan bir grup çocuk üzerinde yapılan araştırmada, çocuklara film izlerken nasıl hissettikleri sorulduğunda heyecanlandıklarını ve mutlu olduklarını söylemişlerdir.1 Film izlerken genellikle rahatlatıcı bir aktivite olarak eğlenceli vakit geçirdiklerini, sıkılmadıklarını, böylece kendilerini daha iyi hissettiklerini ifade etmişlerdir. Durum böyleyken çocukların olumsuz içerikleri tek başına ayırt edebilmesi elbette mümkün değil. Yine aynı araştırmaya göre ilkokul çocuklarının daha çok kendi yaş gruplarına uygun Barbie, 6 Süper Kahraman, Karıncalar gibi animasyon filmlerini izlerken; ortaokul çağındaki çocukların daha çok Recep İvedik, Kutsal Damacana, Yenilmezler, Hızlı ve Öfkeli, Melafiz ve Alaycı Kuş gibi yetişkinlerin izlediği filmleri tercih ediyor olması durumun vahametini ortaya koyan bir başka sonuç…
Buna örnek olarak son dönemde popüler olan ve yetişkinlerin haricinde çocukların da hayranlıkla izlediği DC Comics yapımı Wonder Woman filmine kısa bir göz atacak olursak; iyilik tanrısı Zeus tarafından yaratılan ve iyilik ile ilişkilendirilen bir amazon kadını, seçilmiş kişi olarak savaş tanrısı Ares’i yenmek için bir maceraya atılır. Ancak masal elbette bu kadarla sınırlı değil. Bir kadın kahramanı izlediğimiz bu filmde, 1. Dünya Savaşı’ndan, bir Amerikan casusu sayesinde haberdar olan bu ablamız savaşı durdurmayı kendine görev addeder ve dünyamıza havalı bir giriş yapar. Gel gelelim masalın kötülerine. Şöyle bir baktığımızda aslında pek de yabancı değiller. Almanlar ve Almanların ölümcül bir silah yaptırdıkları Türkler… Her ne kadar Almanlar ön planda olsa da silahı geliştirenler olarak Osmanlı’nın kötülerin safında yer aldığı aşikâr… Gerçi bunlar hep fantastikti değil mi?!
Yalnız yetişkinlere yönelik filmlerde değil, çocuklara yönelik hazırlanan pek çok filmde de olumsuz ögelere rastlamak mümkün. Sihir, büyü, fantastik canavarlar ve pagan kültürü de çok sık işlenen konular arasında. Kendilerini büyücü, prenses, süper kahraman yerine koyarak oyunlar kurgulayan çocuklar, kendilerine ait olmayan gerçeküstü yeni kimlikler oluşturuyorlar. Böylece hem dikte edilen belli hayat tarzı ve beğeni kalıplarıyla biçimleştiriliyorlar hem de dünyaya yönelik gerçeklik algılarını yitiriyorlar.
Yine aynı araştırmaya katılan çocuklara “Beğendiğiniz film kahramanının yerinde olmak ister miydiniz?” sorusuna çocukların üçte ikisi “evet” şeklinde cevap vermiş. Özellikle henüz somut işlemler döneminde (6-12 yaş) olan çocukların öğrenme biçimi ağırlıklı olarak taklit etme ve benzemeye çalışmak şeklinde olduğundan, ekranda gördüklerini görsel-işitsel olarak algılamanın yanı sıra dünyayı da film kahramanlarının başından geçen olaylar çerçevesinde yorumluyorlar. Ekranda gördükleri mesajlara açık halde olduklarından bu görüntülerin çoğunu gerçeklik olarak algılıyor ve ister istemez bunun gerçek yaşamdaki karşılığını görmek istiyorlar. Bu durumun çok çarpıcı örneklerini görmek de mümkün. Çizgi dizi ve filmlerin etkisinde kalarak kendini Pokemon ve Spiderman sanıp balkondan atlayan ve hayatını kaybeden pek çok çocuk olduğunu biliyoruz maalesef. Bu üzücü hadiseler film karakterlerinin örneklik teşkil etmesi açısından ne kadar kritik bir noktada olduğunu gösteriyor.
Belirli kurgular ve hikayelerle zihinsel arka plana yerleştirilen sosyal, kültürel, dini ve ideolojik algılar ve oluşturulmak istenen davranışlar göz önüne alındığında çocuklara izletilen filmlerin çok da masum olmadığı, sadece eğlence odaklı olduklarının düşünülmemesi gerektiği, bu sebeple de ebeveynlerin denetleyici olmasının ne kadar önemli ve gerekli olduğu görülüyor.
1Araştırmanın yer aldığı makale: Aydan ÖZSOY; Sinema, Yeni Seyir Deneyimleri ve Çocuk İzleyici, TRT Akademi Dergisi, 2017, cilt 2, sayı 4, 356-374 (https://www.trtakademi.net/wp-content/uploads/2017/08/AYDAN-%C3%96ZSOY-Sinema-Yeni-Seyir-Deneyimleri-ve-%C3%87ocuk-%C4%B0zleyici.pdf)
Tebrik ediyorum çok güzel bir yazı