Moda sektörünü bırakması nedeniyle birkaç gündür çok çeşitli platformlarda karşıma çıkan Somalili başörtülü model Halima Adan’ın hikayesinden ve ülkemiz özelinde de tesettür giyim ve modasının son 4-5 yıl içinde yaşadığı dönüşümden bahsetmek istiyorum sizlere. Açıkçası ben daha düne kadar Halima’yı hiç duymamıştım. Bu olaydan sonra Instagram profiline girip ilgili story paylaşımlarını okudum. 2017 yılındaki bir gönderisinden başlayarak tek tek kronolojik olarak gönderilerine yorumlar yaparak kendi hikayesini anlatmaya başlamış. Aslında çocukluktan beri gayet düzgün tesettürü olan birisi.
İlerleyen gönderilerde zaman içerisinde sektörde tutunmak, iyi bir yerlere gelmek için sürekli tavizler verdiğinden bahsetmiş. Aslında içi hiçbir zaman rahat da olmamış bunlar yaşanırken. Bir çekimden sonra otel odasına gidip ağladığından ya da ilk defa kırmızı halıda yürüdüğü bir etkinlikte kendini ortama ne kadar yabancı hissettiğinden bahsetmiş. “Benim gibi giyinen başka kimseyi hatırlamıyorum.” diyor.
Yine çok defa olmadığı birini taklit etmek zorunda kaldığından bahsetmiş. Ve giydiği şeylerin çok rahatsız olduğundan. “Asla böyle bir tarzım yokken kafama kot pantolon koyar hale nasıl geldim?” diyor.
Gerçekten kendi gibi hissettiği anları da paylaşmış. Bir daha asla namazımı atlamayacağım, moda bekleyebilir, din beklemez demiş.
Bana en çarpıcı gelen kısımlardan biri de “Tamamen giyinik olmak bizi tesettürlü yapmaz” sözü oldu. Bu sözden kendimizi, ülkemizin son yıllarda yaşadığı dönüşümü, bizdeki tesettür modasını ve değişen algıları konuşmaya geçebiliriz.
Gerçekten tesettür noktasında biraz dikkatli olmaya çalışıp da dertli olmayan kimse aramızda yoktur herhalde. Daha bir 8-10 yıl öncesine kadar muhafazakar, tesettürlü kadınlar olarak epeyce kalabalık bir topluluk olmamıza rağmen tekstil sektörünün hatrı sayılır kısmı tarafından önemsenmeyip yok sayılıyorduk. Yaz mevsimi gelip de havalar ısındı mı uzun kollu kıyafet bulamaz hale geliyorduk. Altına beyaz badi giyilerek uzun kollu hale getirilmeye çalışılan elbiseler çoğumuzun hatırında hala. Zaman içerisinde sektör değişti, önce sadece tesettür markaları çıkmaya başladı. Ama onların da fahiş fiyat politikalarından muzdarip olduk. Sonra birden İnstagram çıktı ki olayların seyri tamamen değişti.
Hepimizin bildiği üzere bugün tesettür giyim neredeyse tamamen instagram üzerinden yönleniyor. Belki 10 tane büyük marka ve onların iş birliği yaptığı hesaplar ‘modayı’ belirliyor. Kendinizi modayla ilgili görmüyorsanız dahi en nihayetinde herhangi bir kıyafete ihtiyacınız olduğunda gidip alışveriş yapacak hem başka çok seçenek yok hem de bunlara ulaşmak kolay. Aksi halde avm’de saatlerce dolaşmanız, yerel mağazaları, pazarları gezmeniz, terzileri biliyor olmanız gerekiyor. Eğer tamamen giyinik olmanın tesettürlü olmaya yetmediğini düşünüyorsanız size uygun bir kıyafet almak ve aramak zorlu bir sürece dönüşüyor. Ama işin ilginç noktası bu tesettür markalarında dahi birçok mağazada tezgahtar size “bu sene bu model çok satıyor” diyerek bir ürün satmaya çalışıyor ama siz o ürüne baktığınızda tamamen cildinizi kapatıyor olsa da tesettüre uygun olmadığını düşünüyorsunuz. Hatta bu ürünler cildimizi bile kapatmıyor artık. 1.65 boyundaki kızlar bileği görünmeyen etek bulamaz oldu. ‘Bacım bileğin görünüyor’ bir twitter goygoyu olarak kaldı. Artık kimse kimseyi uyaramıyor boynun, bileğin görünüyor diye.
Nadiren çıkıp birileri bunun neden böyle olduğunu sorgulayacak olursa, marka sahipleri bunun bir arz talep meselesi olduğunu, müşteriler tarafından bu tarz ürünlerin tuttuğunu, sektörde kalmak ve ekonomik olarak kazanç sağlamak için böyle yapmak zorunda olduklarını söylüyorlar. Açıkçası düne kadar buna inanıyor ve niye böyle ürünler talep ediyorsunuz, bunlar tesettür markası değil mi, diye içimden tüketiciye kızıyordum. Ama yakın zamanda kendi kendime bir aydınlanma yaşadığımı düşünüyorum. Kimse bir sabah uyanıp da bileğimin daha üstünde bir pantolonum olsa, oturunca nerdeyse diz kapağıma kadar çıksa, pantolon kısa olduğu için alttan renkli çoraplarım da gayet güzel görünse diye düşünmedi. Veyahut tesettürlü bir kız boynu görüneceğini bile bile o şalı öyle yapıp dışarıya çıkmayı düşünemezdi aslında. Şu ya da bu sebeplerle bu ürünler bize kesinlikle pazarlandı. Çok takipçili hesaplarla işbirliği adı altında reklam yapılarak, tanıtım günleri, workshoplar düzenlenerek, görsel olarak her taraftan bir şekilde karşımıza çıkarılarak hem normalleştirildi hem de yeni bir ideal başörtülü, bakımlı kadın profili sunuldu. Bu profilin dışında kalan, kalmayı tercih edenler ise çağ dışı kalanlar oldu. Dün ‘bacım bileğin görünüyor’ diyen, tesettürün modası, defilesi mi olurmuş diye ateş püsküren islamcı abiler nasıl oluyorsa marka çekilişlerine katılır oldu. Çekiliş adı altında bu markaların yeni sezon ürünlerinin tanıtımının yapıldığını söylememe gerek yoktur herhalde.
Yaşanılan bu dönüşüm sadece kıyafet açısından etkilemedi tabi ki bizleri, daha birkaç yıl önceye kadar biz bilmez idik toprak renkler ruhu nasıl dinginleştirir, soft makyaj ne kadar sade ve güzel durur, o trençkotla hangi şal uyar, hangi ayakkabı ile hangi çanta kombinlenir, gardrobumuzda daha kaç renk şala ihtiyacımız var, hangi kaş tipi yüzümüze daha çok gider, penye şalın bize yakışması için yüz tipimiz nasıl olmalı, hangi far paletinin renk skalası daha güzel, kaş açtırmak için hangi instagirl hangi kuaföre gidiyor.. Bone takmak başıma ağrıtıyor diyen kişi 3 gün linçlendi, 4. gün ona da alıştık. Türlü çıkar ilişkileri nedeniyle birbirlerinden destek alan ve birlikte çalışan bir sürü hesap vloglarla, storylerle, gönderilerle, festivallerle kocaman bir aileyiz imajı çizip aslında ilmek ilmek tesettürlü olmak çabasındaki bir neslin algısını tamamen değiştirdiler. Hele ki Halima’nın da “zamanla tavizler verdim” dediği genç yaşlarda herkes için taviz vermemek zaten çok zor hale geldi. Çevrendeki birçokları güzel, uyumlu, şık giyinirken, yüzlerinde en ufak bir pürüz yok iken ve beğenilmek herkesin nefsini okşayacak bir şeyken, nefsine uyan genç bir kızı çok da kınayamıyorum. Bu kadar çok görsel, zihinsel uyarılara maruz kalırken bireyleri suçlamak bana biraz ağır geliyor.
Mevzunun bir arz-talep meselesi olmadığına biraz dikkat çekmek istiyorum. Hepimiz bireysel olarak birçok konuda günah işleyebiliriz, Allah’tan af dileyebiliriz ama burada çoğumuz için normalleşmiş, alışılmış, ses çıkarmadığımız ya da artık çıkarmakla bile uğraşmadığımız toplumsal bir ifsad var. Halima’nın o koca şatafatlı ve varlıklı debdebe içinden fark edip bizlere anlattığı bazı gerçekler bugün belki bizim için de bir şeylere vesile olur, inşallah olsun da.
Tesettürün serencamını anlatan güzel bir yazı olmuş evet Allahu Teala cümle Müslüman hanımlarınıza giyinen değil de Allah’ın emrine uygun bir şekilde örtünen Müslüman şuuru versin inşallah tabii bu erkeklerimiz için de geçerli düşük bel pantolon giyen giyindiğinde vücut hatları çirkin bir şekilde sırtaran erkek çocuklarımıza da Allah şuur versin